Ben, Ali oglu Muhammed Semseddin Yani dinin günesi.
Tarih beni Emir Sultan diye bildi. Oysa ben kendimi ne günes bildim ne de Emir. Cünkü kalbime söz gecirecek takati de yönümü isitacak günesi de yitirdim.
Kimse bilmedi günesim nerede batti, takatim ne vakit tükendi. Gögsümde sakli el degmemis izdiraplarla, acimasiz bir poyrazin elindeki kanatlarimin ne vakit kirildigini kimse bilmedi
Attigim her adimda icime saplanan hickiriklar bedenimi mesken bildi. Oysa benim varip siginacagim bir gölgem bile olmadi. Bu yüzden bedenimle yola cikmadim. Cünkü yokluk yolu varlikla varilmaktan cok uzakti. Varmanin ne oldugunu bilemedim lakin yanmanin ne oldugunu iyi bildim.
Satirlar beni onca aciyan yanima ragmen ballandirarak anlatsa, türlü türlü kerametlerimden övgüyle bahsetse, bende koskocaman marifetlerin oldugunu belletip beni hayatimda hic varmadigim makamlara yüceltse de ben, sahip oldugu tek güzelligi dedem Resulullahin torunu olmaktan ibaret olan, Buharali, bagri yanik bir dervis ve babamin anlattigi Kanadi Kirik Kus hikayesindeki hüzünlü serceyim.