Yazmak istedigim birkac sey avardi aklimda. Ama bu güzel ortamda gözümü ilerideki köseye diktim ve tanisam da tanimasamda oraya ilk kim gelirse o kisiyi yazamaya karar verdim. Yazimin konusu o olacakti yani. Görüntüsüne,yürüyüsüne,giyim tarzina,bakislarina anlamlar yükleyip, kelimelermin dünasina misafir edecektim. Niyetim gayet güzel agirlamakti. En naif cümleler ile süsleyecegim dünyada kisa bir yürüyüs yapacak,paragraftan paragrafa kosacak, satir baslkarinda dinleyip her noktanin ardindan büyük harf ile yeniden baslayacaktik. Hayatin sikiciligindan,tekdüzeliginden bir yainin icine konuk olacak ve farkinda olmadan da olsa farkli alemlerde gezecekti. Bir insan olmasi sart degildi konugumuzun. Bir kedi,köpek yada rüzgarin icini sisirdigi basibos bir poset bile olabilirdi bu. Sans kime gülerse arti.
Tam karsimdaydi,iki adimlik mesafede. Gözlerinden kalkip gidislerimin farkinda degildi,kendinden habersiz kurudugum düslerimin... Benim sadece onu dinledigimi zannediyordu.
Önümüzden kosar adim akiyordu sehir. Sehir konusuyor biz susuyorduk. Sehir bagirip cagirmasina ragmen sesini duyuramiyor, biz ise konusmadan anlasiyorduk. Yenilmis bir gürültü gibi ugulduyordu araba kornalari,kalabalik caddeler,akip giden onca yüzler...Biz kazanmis bir safak gibi yeni doguyorduk sanki. Yeni bir sabahin sessizligini yasiyorduk.
Bu kitapta hayatin icinden öyküler var.
Haci amcalar,dilenci kzlar,söylenmemis sevdalar,agaclar ,duvarlari eskimis evler,toprak yollar,gökyüzü ve bulutlar var.
Ayatin icnden kareler var...
Rastgele cevrilmis radyo frekansindan karsimiza cikan sesler,yutkunmalar,iclenmeler,hüzünler,yürek sizilari var.
Yüzüne aniden oturan bir tebessüm, sesinizi size geri veren yankili hikayeler var.