Yasamin her aninda ve her alaninda hakkinda konustugumuz bir kisi vardir. Kimi örneklerde bu kisi kendimiz oluruz. Özetle kisileri gene kisiler anlatir. Baska bir deyisle kisilerin var olmasi onlarin anlatilmasiyla eszamanlidir. Anlatilmayan kisi, kendisinden kendisinin bile söz etmedigi kisi aslinda var degildir. Yasam kisilerle var olduguna göre kisilerden söz ediliyor olmasi yasamsalligin cagladigi anlamina gelir. Kurgusal gerceklik baglamindaki yasam söz konusu oldugunda farkli olan bir sey yoktur. Orada da yasam kisilerin kisileri ya da kendisini anlattigi bir akiskanlik icinde seyreder. Terk fark kurgusalligi var eden özellikli bir elin olmasidir. Bu, yazardir. Kurgusalligi var ederken anlati kisilerini cizer. Onlari cizerken onlara icsel ve dissal öyle zihinsellikler yükler ki anlati kisileri söz konusu zihinsellige uygun düsecek bicimde davranir. Ona göre tutum takinir. Belli bir duyumsama örüntüsüne sahiptir. Kurgusal gerceklikten yasamsal gerceklige gecen ara kesitte yer alan öyle anlati kisileri vardir ki bitisigimizde yasamisiz gibi söz ederiz onlardan. Murtaza gibi, Raskolnikov gibi...Kitap uzun soluklu anlatida kurgusal gercekligin ana unsuru olan anlati kisilerini olustururken yazarin icsel ve dissal serüveninde ugrak verdigi noktalarda temel nitelikli kimi basliklari tartisir. Bunu yaparken kimi zaman öykülestirmeden kimi zaman psikolojiden ama en cok edebiyat ve hayattan yardim alir. Su an kitabin okuru olacak kisi, anlati kisisinin olusumunda kendi katkisini önemli bulan ve buna göre katkida bulunan bir islevsellige sahiptir. O okur yazacaktir. Ya da yalnizca okur olarak kalacaktir. Ancak her bicimde yolu mutlak surette bir anlati kisisiyle kesisecektir.