Tarihin bütün dönemlerinde siyasal ve toplumsal zorbaliklar gizlilik ve antidemokratik
yöntemlerden kaynak almislardi. Insanin dogasinda var olan yasam karsiti ve sevgiye zit güdüler ise sanal bir gelecekte gerceklesecek mutluluk imgeleriyle beslenirler. Nitekim insan yasamini karartan her türlü yönetim bicimi, bu egilimleri yüceltmekle kendi gelecegini güvence altina almayi denemistir.
Iste bunun icindir ki; gizlilik ile devlet otoritesinin yetkin bir birlesimi durumunda olan Hasan
Sabbah yönetimi; bagnazligin oldugu kadar zorbaligin da en kati örneklerinden birini olusturmustu.
Bunun giderek vahsi bir teröre ulasmasi ise önlenemezdi. Alamut Kalesinin en göz alici kulesinde, kendisine ayrilmis görkemli konutunda, müritlerinin tapinislari icinde yasayan Hasan Sabbah; basit bir maceraci degildi. Kurdugu örgüt, yürüttügü eylemler ile bilgi ve egitim düzeyi hakkinda bize gelen haberler, onun deha sahibi bir kimse olduguna
taniklik etmektedir. Ancak simdi, kendisinde her seye gücü yeten bir tanrisalligin otorite ve varligini duyumsamis olup olmadigini bilebilecek durumda degiliz. Eger o da müritleri gibi kendisinin tanrisalligina inanmissa, kuskusuz ki büyük bir yanilsama icinde bulunuyordu. Eger bu inanca gülüp gecmis ise, o zaman da düsünce ve eylemlerinin ancak ahlak acisindan degerlendirilmesi gerekecegi tartisilamaz.
Incelenen bütün bu olgularin tarihte biraktigi izlenim ise; Horatiusun ünlü misralarinda yinelenen; Bir yanilginin baska bir yanilgiyla düzeltilemeyecegi gercegidir In vitim ducit cumpae fuga.