Tanzimatla baslayan Türk edebiyatinin Batiya acilma sürecinde siirin hareket alaninin genisledigini söylemek mümkündür. Insan ve toplum sorunlarinin siirin konulari arasina daha cok girmesi, süphesiz önemsenmesi gereken bir olgudur. Ahmet Hamdi Tanpinarin 19. Asir Türk Edebiyati Tarihi adli kitabinin Giris bölümünde Klasik Türk Edebiyatini anlatirken bahsettigi, saray istiaresinin bu anlamdaki durumu, diger edebiyat tarihlerinde de kabul edilir. Servet-i Fünn döneminde Tevfik Fikretin siirlerinde toplum sorunlarinin yer almasi, yabanci sanatcilardan mülhem de olsa, memleket sorunlarinin Türk siirine iyiden iyiye yerlesmesini saglamistir.
Istiklal Marsi sairi Mehmet kif Ersoy, bu konuyu daha gercekci bir sekilde siirine malzeme yaptiktan sonra, dünya görüsü ne olursa olsun pek cok sairin icinde bulundugu toplumun ve sosyal cevrenin sözcülügünü yapmasini saglamistir. Tanzimattan sonra dünya edebiyatlari ve kuramlarini ögrenme olanagini bulan Türk sanatci ve aydinlari, II. Mesrutiyetten sonra bu kuramlar cercevesinde eserler vermeye baslamislardir. Nazim Hikmetin Türkiyede olgunlasmis bir ortamda sosyalizmi savunan siirler ortaya koymasindan sonra Türk siiri, bir kanaldan bu kurami benimseyerek zenginlesmeye baslamistir.